İbrahim aleyhisselam. Malumunuz şirk içinde yüzen bir topluma gönderiliyor. Bız Urfa diyarı olarak  biliyoruz. Oradan irfan doğuyor diye biliyoruz. Oradan Mescid-i Aksa, Kudüs peşinden Mescid-i Haram. Oradan tekrar Kudüs'e dönüyor. Ve orada hayat mücadelesini  devam ettiriyor. Peşinden İsmail, İshak. İshag ismini de çocuklarımıza koyup verin. 

 

Ve Urfa civarındaki Insanlar, ve İbrahim as bakıyor yıldıza. Bu benim Rabbim diyor. Yani flamasında, bayrağında yıldız var. Başka bir şey yok. Işte şirket deyin, devlet deyin, parti deyin aynı. Bütün güncelleyin bunları. Diyor ki bu yıldız gitti. Daha büyük geldi. Kamer. Hilal geldi. Ben ona tapmam dedi. O önce  Rabb'im dedi. Sonra olmaz dedi tabii. Aslında daha yakında olduğu için büyük gördük ayı. Bakın halbuki yıldızlar daha büyük. Sonra güneş doğuyor. Ya kamer ay da olmaz. Benim Rabb'im bu. Aslında bütün bunlar düşündürmek için. Ibrahim'in hani o put hikayesini hatırlayın. Küçüğünü kırıp o baltayı büyüğünün kafasına boynuna asar. Aynı düşünceyle. Sonra diyor ki; bütün bunlardan sonra, bunlar ne ki ya bu yıldızları, ayı, güneşi Rabb edinirmiyim. Büyük sorumluluktur. Şu andakiler aynı hikaye. Ve işte kamer, hilal, yıldız, güneş, birçok bayrakta filamada biliyorsunuz  Bunların hiçbiri doğru değil. Küçük çaplı şeyler. Çocuk oyuncağı eline verirsin plastik oynar. Bu da büyüklerin oyunu. 

 

O ki bütün hepsini halkeden semaları yaratan. Sema da değil. Onun fıtratını, onun genetiğini, onun kodunu yaratan. Onun DNA'sını yaratan şu anda bunlar anlaşılamıyor bile. Ve arzı arazi yarattı. Ben bu semavatı ve arzı fıtrat edenine, yaratanına yüzümü döndüm. Kıblem O, Ona yöneldim. Hepsini bıraktım. Hiçbiri beş para etmez. Güneşmiş. Bunca insanı yaşatıyor. Işte güneş Allah vesilesiyle. Değil mi? Bitkileri, hayvanları, insanları güneş olmasa veya bir metre uzakta olsa veya bir metre yakında olsa bile olmaz. Tıkır tıkır. Santimetresinde, dakikasında. Ben Rabb'ine, onları yaratana, onları yaşatana ve onları öldürecek olan, onları defter gibi kağıt gibi dürecek olan O'na hanifen, doğrudan aracısız vasıtasız dosdoğru. Ben ona yöneldim. Onu tercih ettim. Onu kabullendim. Kıblem O. Kıblemde ondan başkası olamaz. O yoksa hiçbir şey yoktur. O varsa her şey vardır. Güneş te senin, ay da gezegenler de senin, yer de senin, gök de senin. Daha ne olsun işte bu? Cennet emekliliği, gelecek sigortası, emniyet Iman. 

 

Şu anda bakın bir seçim arifesine giriyoruz. Dolayısıyla bu ne demek? Diyor ki ben Allah'ı seçtim. Kadınlara seçme hakkı dediler. Önceleri. Vardı zaten de. Allah vermiş onu. Allah'ın verdiğini sen lütfedersin kimin bağında,  kimin malını kime? Gençlere seçim hakkı verdik falan. Peki şu İbrahim aleyhisselamın dediği gibi bizim Allah'ı seçme hakkımız var mı? Düşünelim üst yönetici olarak, vasi olarak. Şu anda aslında malikane birilerin kontrolünde derin güçlerin ve darbeyle oluşturulmuş savaş şartlarında oluşturulmuş, anayasal değişmez değerler, kutsanmış dokunulamaz.  Peki seçilenler ne? Yerel idare, merkezi idare, aslında ona hizmet yani bir malikaneye hizmetçi seçiyoruz. Bahçıvan ona iyi bakacak imar edecek, temizleyecek. Onun bakımını, donanımını yapacak. Ama aslına, anayasasına dokunmayacak. Peki bu ne? Vesayet. Darbe vesayeti, vasi kurumlar. Peki Allah'ın vesayetinden bahseden var mı? Ilahi vesayetten bahseden var mı? Bizim mahalledeki birçokları bile biz vesayete karşıyız diyorlar. Neden dolayı? Etki tepki. Gördü sıkıntıyı. Karşıyız diyor. Allah'ın vesayetine de karşıyız demiş oluyor. Bu defa da fren yok. Halbuki Asr suresinde Hakkı ve sabrı vasiyet eden Allah. Vasiyet,  vesayet oradan geliyor. Vasiyet aslında emir. Allah bunu emrediyor. Dolayısıyla biz ilahi vesayet şart diyoruz. Tamam bütün batıl sultanlara, cuntalara, darbelere, savaş ortamını kendi istismarına ve suistimale dönüştürüp ilahi otorite gibi dokunulmaz yapanlar, Allah'ı karıştırmadığı o malikanelere, melikliklere devlet, halk yönetimine, Allah'ı karıştırmayıp kendilerini kendi batıl, beşer ideolojilerini karıştıranlar vesayet oluşturanlar o kurumlar kanalıyla. 

 

Ben senin yıldızını da, hilalini de, güneşini de, bilmem.  Ki onlar da senin değil ya. Allah  yaratıyor. Allah'a rağmen böyle bir küstahlığa ben  ortak olmam. Bu en büyük suçtur En büyük zulümdür. En büyük dalalettir. En büyük ihanettir. En büyük hıyanettir. Devlete ihanettir. Millete ihanettir. Halka ihanettir. Geleceğe ihanettir. Resullere ihanettir. En nihaye, Allah'a ihanettir Ben bu suça ortak olmam. Birileri yaygara koparıyor. Salaklar, solaklar. Sen ne büyük pisliğin içindesin? Ne büyük yanlışın içindesin. Sen akademisyen olmuşsun, köşe yazarı olmuşsun. Ekranlarda senin sözün dinlenir. Sanatçı olmuşsun bilmem. Ne olursan ol Kur'anı okudun mu? Cahilsin. Allah'tan öğrendin mi? Sen baş muallimin eğitim sistemine tabi olup, Sen tek ilahsın. En büyük en üst mercimsin dedin mi? İbrahim Aleyhisselam gibi bütün bu kıyasları mantığı yürüterek ben öyleyse üst otorite olarak vesayet odağı olarak vasi olarak ancak Allah'ı seçiyorum dedin mi? Onu başardığın zaman diğerleri lüzumsuz zaten. 

 

Bir de bir sürü para harcanıyor. Partilere para veriliyor. Şuna bak. Ya işte diyorum ki, Allah seçilse böyle çarçur israf hiçbirine gerek kalmayacak, sistem tıkır tıkır yürüyecek. Bedava beleş. Adam oradan buradan bakan getiriyor. Oradan buradan müsteşar getiriyor. Ne yapıyor? Kendi aleyhine çalışıyor. Şeytanı getiriyor. Ya böyle bir yok. Ya Allah beleşten veriyor yönetim hizmetini. Allah'tan daha iyi bilen mi var yönetimi? Yaratan mı, yaratılan mı daha iyi. Yaratan bilmez mi? O bütün yaratmaları bilir. Şu anda biz yaratmanın çok cüzi şeyler biliyoruz. Ne çeşit yaratmalar. Iyi de, Onun rehberliği onun ilmi varken biz bunu terk ettik. Tercih ettikten sonra Allahı, zaten çorap söküğü gibi gelir diğerleri. Teslim oldum bitti. Selam İslam oldu herşey. Iman, emniyet.

 

 Biz bunu gündeme getireceğiz. Bize bu düşüyor. Politikacılar, siyasiler ne konuşursa konuşsun. Kadına şunu verdim, bunu verdim. Onlar rüşvet, en büyük rüşvet. Hadi oradan. Kime, ne? Nereden aldın da veriyorsun? Onlar kim? Allah'ın kulları. Hadi oradan. Sen önce benim önümden çekil. Allah'la arama girme. Din adamını kovuyorum diye sen geldin oturdun onun yerine. Senin abdestin bile yok. Onun hiç olmazsa yalan yanlış bir abdesti vardı ya. Sen geldin abdestsiz oturdun araya. Hadi oradan. Çekil aradan. Çık Allah'la aramızdan. Çekil. Ben Allah'ı seçiyorum. Allah'ı seçtim. Ve onlara da bunu teklif ediyorum. Sen bana ne getireceksin? Cennet emekliliği mi? Ahiret sigortası mı. Veya en basit haliyle benim yaratıcımla aramdan çekilecek misin? Gölge etme yeter! Senden bir şey istemiyorum. Gölge etme. Ama iyilik yapacaksan da bu minvalde yap! Allah'la aramızdaki haktır o. Araya bütün pislikleri yığmışsınız oraya. Bütün hafriyat orada. Oraya asfalt döşe. Oraya yol yap. Hizmet et. Hizmet budur. Bu hizmeti kim veriyor? Vermezler de siz böyle talep ederseniz onlar da belki hizaya gelir. Belki onlar da sizden ders alır. Onlar da belki sizin hizbinize Allah'ın hizbine, Allah'ın partisine üye olurlar. Öyle hizmet ederler. Hizmetin hasını görürler. Belediyecilikte merkezi hükümette daha da önemlisi vesayet, vasi, üst otorite, üst merci, üst yönetici noktasında bu işin ilmini görürler. Biz buna vesile olabiliriz. 

 

Özellikle şu havayı biz oluşturamayız. Böyle bir şey başlattılar.  Bir seçim havası. Buradan böyle yürüyelim, çevremize yaygınlaştıralım en azından. Bir davadır bu. En azından bu davaya şahitlik edin. Suspus olursanız kusura bakmayın yalancı şahitliğe varır ucu. Aksini söyleyemiyorum. Doğru şahitlik edip bunu çevremize yayalım. Bundan başka çıkar yol yok. Allah'tan başka dostumuz yok, olamaz. Öyle değilse ne vatan, ne devlet, ne bayrak, ne millet hepsi anlamsızlaşır. Güneş anlamsızlaşıyor, ay anlamsızlaşıyor, yıldız anlamsızlaşıyor  da onların flamaları, bayrakları mı anlamlı olacak? Dolayısıyla hepsi anlamsızlaşıyor. Tek anlamlı olan Allahın ilahlığı, Onun üst yöneticiliği, aşkın igtidarı ve ilahi hükümet etme sistemi. O zaman yukardan aşağı bütün işler tıkır tıkır yürür. Ancak  O'nu bu vasıflarla vasi olarak seçme hakkı ise gasbedilmiş. Şu seçim döneminde biz dikkati buna çeker ve küçük te olsa bi ilerlemeye vesile olursak bu, Hakk katında bizi uçurur adeta. Dilerim bunu gerçekleştiririz.