ZELZELE LAİK LGBT YÜZÜNDEN

 

Muhteremler korkunç bir felaket yaşadık. Daha önce de yaşandı. Daha sonra da yaşanacak. Ve daha büyükleri de olacak Dolayısıyla bu badireleri rahatlıkla atlatabilmenin yolu Allah'ın bize öğrettiği ilmi öğrenmek tedbirleri almak kadere kadere göre hareket etmek, ilahi ölçülere göre bu hayatın kitabına göre, usulüne göre, kitabına göre Allah'ın tabii yasalarına göre, cem'i yasalarına göre, kendi yaratma yasalarına göre ve kitabi yazılı yasalarına göre. Böyle yaparsak bu musibetlerden, nasihat ders alırsak o  zaman en azından zararın neresinden dönersek kar deriz. 

 

Şu anda beşeri planlarda,  jeofizik kurallarına uyulsaydı, o da Allah'ın yasası, bina yasalarına yapma yasalarına uyulsaydı, Allah'ın yasaları, bu denli olurmuydu . Bunun apaçık Kur'an'da yazılı ayetlerini de görüyoruz, yazılı yasalarını da görüyoruz. Bir taraftan da kazılı, kevni, tabii ayetler. Buna doğal deyip geçiyorlar. Doğaya onu yaptırtan bir rab var. Doğa ne yapıyor? Haşa. Etkisiz eleman. Allah'ın hükmüyle yasasıyla. Evet. Bunlar çok işleniyor. Doğru, güzel En azından bunlar işleniyor. Ekranlarda, köşelerde, şurada burada. Ama sırf buraya yoğunlaşmak olayı halleder mi? Bu olayın en basit hali. Zurnanın son döneği. Semut kavmi, İrem halkı bünaları, kayalara oymuşlardı da o helaktan kurtulamamışlardı. Kayalara, kayalara. Şu anda biz hani vadilere kuruyıruz koca koca binakarı. Allah diyor ki oraya da gitsen nispeten, yani aldığın tedbir kadar korunursun. Bu tedbir ne? Bu da ilahi yasaların en basitleri. Bunu e bunu elde edenler, basit yasalara uyanlar, ukalalaşıp hatta Allah'a dikleşip biz hallederiz. Yaparız. Böyle yapsaydık asla olmazdı. Bir de kader derler falan diye bir de küstahlaşan tipler var. Kader bundan ibaret değil ki. O halk yanlış anladığı gibi sen daha çok yanlış anlamışsın. Sen daha tehlikeli boyuttasın. O çapınca itiraz ediyor. Sen daha büyük çapta bir küstahlığın, ukalalığın içindesin. 

 

Başka boyutları var işin . Aşkın boyutları var. Sen ne zannettin işin daha başındasın. Bir de daha başındayken muallime karşı, Allah'a karşı hatta o yasayı yaratana karşı sadece muallim değil, Yaratan ve yaşatana karşı ükalalaşan bir halin var. Bu gazabı celbeder. Bu yasaları değiştirttirir. Bakın şu anda olağanüstü hal ilan edildi. Ondan sonra dersin ki ya bu kural böyle değildi ki. E yasalar değişti. Peki onların yetkisi var da bunu yaratanın olağanüstü yetkileri yok mu? Değiştiremez mi? O fay hattını bekletemez mi öteleyemez mi? Yeni hatlar ihdas edemez mi? Bunlar Allah'ın orduları. Aslında bunlar da, hani çiftçilikte aktarma diye bir şey vardır. Toprağın havalanması. Aslında bu da bize hizmet etmek üzere. Ama sen Allah'ın oradaki tabii yasalarını dinlemedin. Cezasını çekiyorsun. Bu küçük ceza. Bir de büyüğü var. Öyleyse bunlardan nasihat ders al. 

 

Musa aleyhisselam örneği üzerinde mesela. Musa aleyhisselam bir davanın firavuna karşı samiriye karşı, belama karşı, Karuna karşı hamana karşı, bürokrasiye karşı, ruhbaniliğe karşı emperyalizme karşı faşizme karşı küreseline karşı yerli işbirlikçisine karşı bir mücadele yürütüyor, bir dava yürütüyor. Insanblık onurunu kurtarmak üzere Allah'a saygılı bir toplum oluşturmak üzere. Ve 'racfe' diye geçiyor öyle bir sarsıntı oluyor ki, Derin, şiddetli bir sarsıntı. Ne diyor Musa? Bizim örneğimiz, nebimiz, Musa aleyhisselam, Bizi helak mı edeceksin bu sefihlerin, beyinsizlerin yüzüden. Bir taraftan hata yapıyor, kader diye faturayı Allah'a kesiyor haşa. Öbürü de cüzi planda kadere uyuyor. Tıbbi kadere, tabii kadere, diğer noktada ukalalık ediyor, küstahlaşıyor. Öyle.  Sen kime karşı? Sen kimsin?  Bu sefih beyinsiz, akılsız, ukala, küstah. Bunlar yüzünden, içimizdeki bunlar yüzünden bizi helak mı edeceksin Allahım? Sonunda ya Rab sen helak edersen, bu da senin bir fitnendir, imtihanındır. Kimisinin hidayetini, kiminin delaletini arttırır, orada bile o helakta bile nice hikmetler vardır. Allah'ın yaptığı hiçbir şey hikmetsiz değildir. Insanlar bunun çok azını idrak eder. O insanların sorunu. Allah izah ediyor, ne oldu bakın? O beyinsizler yüzünden Musa aleyhisselam ve onun seçtiği yetmiş kişi, seçkinler sarsılıyorlar. Dolayısıyla şu dünya, imtihan dünyasında yani bir fitne geldiği zaman sadece zalimleri sarsmaz. Bu dünya hali. Allah verirken de kafire, mümine eşit, imtihan hali. Seçersen o zaman ortaya çıkar, imtihanın bozulur, esprisi bozulur. Verirken de sıkıntıya sokarken de eşit. Verirken rahman herkese verir. Ama o bu dünya bir de bunun ötesi var. Bir de bunun yarını var. 

 

Yenilerde, Işte bir yasa çıkartılacak. Ne denecek? Efendim, insanlar, inançları hasebiyle hicaba girebilirler, isteyenler. Bak emir Allah'ın emridir bu. En basit işte bile bir kıyafet tarzı ortaya konuyor değil mi? E Allah da genç kadın için hicab emrediyor. Yaşlı için, yaşlıya diyor ki örtünmene gerek yok. Evde örtünmene gerek yok ama sokakta var genç bayanlar özellikle. Kölelere gerek yok. Ben öyle diyorum. Siz köleyseniz gerek yok size. Köleler. Öyle zaten. Allah koyuyor kuun menfaatine, senden daha iyi düşünüyor. Senin psikolojini, sosyolojini her şeyi geçmişi geleceği. Sadece anlık heva, heves planında değil. Ne diyor birileri, biliyor musunuz? Bu laikliğe aykırı. Lanet olsun sizin bu laikliğinize. Sizin bu anlayışınıza. Allah'ın kullarına Allah'ın arzında öyle mi? Allah onlara dayatmıyor. Onlar kendi çıplaklıklarını dayatıyorlar. Bu düşünceyle Allah'a saygı düşüncesiyle hicaplanmak saygılı davranmak laikliğe aykırıymış. O da vazgeçilmez bir putmuş, bu küstahlık bu küstahlık. Öyle ya bu, sadece Allah'ın o tabii ayetlerine uymak oradaki kaderine, planına uygun davranmak kurtarır mı seni? Böyle yaparsan Kurtarmaz. O da kurtarmaz. O da kurtarmaz. Evet. O tedbirini al. Ama yetmez.

 

Bir de bu diyor ki, benim hayatım. Hadi oradan çık Allah'ın arzından naoarsan yap. Allah'ın arzında, Allah'ın mahallesinde, kamu alanında sen, nesilleri helak ediyorsun, fitneye sokuyorsun. Ve güç kullanarak insanları bu yanlışa, suça ortak ediyorsun, dayatıyorsun, kamu alanında. Özelinde ne halt ediyorsan et. Ahirette azabına katlanırsın. Faturana katlanırsın. Ama kamu alanında ortak alanda diğerlerini de etkileyerek, ve onları hatta zorlayarak. Böyle bir şey yapmaya hakkın yok. Bu bulaşıcı bir şey. Bu zorba bir şey. Buna hakkın yok. Ve burada da görüyoruz ki o haseble, o şekilde davranmayanlar da fitneye düçar oluyor. Öyleyse senin yüzünden ben de zarar görüyorum. Yapamazsın bunu. Bu idraki yansıtmamız lazım. Bu idraki topluma geçirebilmemiz lazım. Bunu geçiremezsek onlar kalebe çalıp mahalle baskısı oluşturur, bu Allah'ın alanında, Allah'ın dünyasında Allah'ın kullarına, hatta yavuz hırsızlık yapılır. Hadi oradan. Bu mahalle senin mi? Allah sana alan açmış, buna şükret şükret buna. Sana istediğin gibi istediğin din üzere yaşama hakkı vermiş. Allah vermiş. Başka kimse vermez. Böyle küstahlaşma. Peki buradan görüyoruz ki bu, toplumun diğer kısmına da, helakına sebep oluyor. 

 

Muhteremler Allah'ın yasası da bu işte. Allah'ın aşkın yasaları. Dünyada böyle dünyadaki cezası bu şekilde, ahiret bambaşka. Orada hesaplar kılı kılına. Burada sıkıntıda herkese. Öyleyse kardeşim beni sıkıntıya sokmaya hakkın yok. Bu neslin geleceğini ahiretini çalmaya hakkın yok. O bağnaz yobaz fikri sapkınlıkların senin olsun. Ne halt ediyorsan et. Bana kamu alanına devlete karışamazsın. Halkın ortak teşekkülüne karışamazsın. Teşkilatına karışamazsın. Bu Allah'ın alanı. Kamu alanı. Ortak alan. Yetmedi mi sana Allah kendi yarattığı bedende özel alanında bunu vermiş, daha ne istiyorsun? Hiç hakkın olmadığı halde. 

 

Bir tık ileri gidelim. O fayın hattın ismi ne biliyor musun? Fay hattının ismi 'ölü deniz'. Bakın Ölüdeniz size ne hatırlatıyor? Hani Lut aleyhisselamın kavmi, kavmin içinde bir de kavm ü fahişe vardı. Hatırladınız mı ve Allah o yaptıkları yüzünden bir kısmını kurtardı ama çoğu toplum onlarla beraber ne oldu? Öyle bir sarsıntıyla üstlerine taşlar yağdı, taşlar. Üst katlar, alt katlar, gökten yerden ve orası deniz oldu ölü deniz çukuru oldu. Buradaki fay onun başlangıcı. Buradan oraya kadar gidiyor. Dedik ya musibetten nasihat sadece kötüler değil. Onlar yüzünden iyiler de. O zaman diyecek ki kardeşim senin yüzünden. Sadece müteahhit şundan bundan çaldığı için değil. Evet o var. O var. Ama o işin en basit kısmı, asıl kısmı Sen Allah'ın erkek kadın diye yaratıp donattığı bu sanata müdahale ediyorsun. Çizik atıyorsun. Bozuyorsun. Kavm ü fahişelik yapıyorsun. LGPT'cilik yapıyorsun. Bakın şu anda mecliste bile, Değil mi? Biz geldiğimizde LGBT'yi hürleştireceğiz diyen birileri var. Birileri de ona susuyor. Bu ne küstahlık? En basit sanatçının karalamasına bile millet saygı duyuyor. Karalamaya itiraz ediyor. Sen Allah'ın sanatını, döktürdüğü o bedende cinsiyet sanatına

nasıl müdahale edersin? Nasıl nesilleri buna mahkum edersin? Nasıl küresel ekonomik, iktisadi, mali gücünü kullanarak bunu devletlere dayatırsın, halklara dayatırsın. O zaman ta dünyanın öbür ucundaki bile buraya yansır. Yansır ve bunun daha da ötesi var. Bunun asıl hattın büyüğü güneye doğru. Yani 'Ölü Deniz'de daha ötesi. Daha başka, Allah'ın orduları söz konu. Öyleyse hem o tedbiri al hem de bunlara dikkat et. Bu da bir uyarıdır. 

 

Bizim mahalleye de uyarıdır. Niye? Öbürü, zaten batısı doğusu bundan bihaber. Tek çare sensin. Ey şu bölgenin insanları, O zaman Uyarıcılık yap. Hem kendini kurtar. Yoksa diğer türlü o mahalle baskısı senin neslini elinden alır. Gençleri elinden alıyor, çocukları elinden alıyor. Onların geleceğini karartıyor. Buna karşı ayık ol. Bu aslında bir yerden de rahmet uyarısı sarsıntısıdır. Çok boyutlu okuyalım. Tek boyutlu değil. Evet bir musibet. Evet bir sıkıntı ama buradan ne kadar fayda elde edersek, ne kadar ders çıkarırsak, ne kadar akıllanırsak, ne kadar buradan nasihat alırsak o kadar, önce biz ayıkırız. Niye bizim başımıza demeyin? Çok boyutlu çok. Biz anlamayız bile. Biz bir kısmını, dolayısıyla bizi uyarıp, dünyanın vicdanı kalmadı, tamamen tüketim toplumu, bakın Harıl harıl dünyayı ne kadar çok tüketiriz? Ne kadar çok yaşarız? Ne kadar çok tüketiriz? Iyi, tamam deniz bitti. Yeni dünya kuruldu. Ne var avucunda? Bütün olanları bitirdin, tükettin. E sen bütün tüketmeye mi geldin? Bu şuna benziyor. Şu ortamda bile hırsızlık yapanlar var ya hurra gidiyor orada enkazları soyuyor. Iyi de er geç bunun, dünyada bile polisi var, askeri var, güvenliği var, faturası sonucu var vesaire. Aynen, aynen biz buraya sadece yiyip içmek değil, ya yiyip içeceğiz. Dünyada nasibimizi kesmeyeceğiz. Ama aslolan insanlık onurunu kurtarmak, ya Rab, sen bize ikram ettin. Biz sana teşekkür ederiz. Saygı duyarız Daha da çok isteriz Allah'ım. Ama sen küstahlaşırsan, ukalalaşırsan, Allah verirken ona rağmen hırsızlığa kalkarsan, arsızlığa, yolsuzluğa tevessül edersen, fikri sapkınlıklar yaparsan Cinsi sapkınlıklar yaparsan, onlara çanak tutarsan, Allah'ın mahallesinde salyangoz satmak. Haşa Allah'ın mahallesinde laiklik satmak, Allah'ın mahallesinde LGBT cinsi sapkınlık, gavm ü fahişelik yapmak. Bu Allah'ın gazabını celp eder. Dolayısıyla diğer uyduğun diğer tabii kurallar tabii ayetler, o sıradan olan, Allah'ın tabii kaderine teslim olman yetmez. O kesmez O zaman yine bir taraftan böyle belalar başımıza gelir. 

 

Öyleyse muhteremler ders alalım. Önce biz sonra bütün, dalga dalga bunu etrafımıza yaygınlaştıralım ve ve biz insanları uyaralım. Bu bir, bunun daha beterleri var. Ahireti var. Şusu var. Bu su var. Akıl edelim. Hem dünyadaki tedbirlerimizi alalım. Hem de daha önemlisi bu aşkın okumaları yaparak Aşkın tedbirleri alarak, aşkın yasalara riayet ederek. Allah'ın ilahlık yasasına, otorite, yegane otorite olma yasasına, hüküm yasasına, hükmünde kimseyi ortak etmez yasasına, hükümde Allah'tan başka ehil olamaz yasasına riayet edersek, kar elde ederiz. Yoksa diğer türlü ehliyetsizlere bunu teslim edersek, ehliyetsiz müteahhite vermekten daha beter, ehliyetsiz iktidarlarla çok daha korkunç neticeler elde ederiz. Daha iyisine, daha iyisini aramak daha kötüsüne asla teslim olmamak ve bütün insanlığı, bu tüketim çılgınlığından, durun ey toplumlar nereye gidiyorsunuz Nasıl hükmediyorsunuz? Nasıl karar, kanaat ve bir evrensel değerler manzumesi, nasıl planlamalar nasıl şeytani kaderler ihdas ediyorsunuz diye bu haykırışlarımızı Musa as gibi yükseltmemiz lazım. Muhammed as gibi yükseltmemiz lazım. Ve Selam...