RABBİİ
Rabbii Haber

Rabbiye


RABBCA TAKDİM
Dünya dillerindeki haflerden Arapçada geçenler  tamam. Geçmeyenleride nasıl osmanlıca tarzıyla şekillendirebiliriz diye düşündüm. Buda en son şu anda güneydoğuda biliyorsunuz latinceye geçiş söz konusu oldu. Bazen bazılarıyla böyle bir mukavelemiz oldu. Neden yani bunca mücadeleler verildide latinilerle mücadele verilmedi. Hiç alın teri dökmeden baktık latince orda hakim oldu. Peki türk kardeşlerime neden böyle tahammülsüzlük? Tamam herkes haggını arasın, kendi dilini fakat latinceye bu kadar tahammül nerden! Yani o latini harfler kök harflerimi değil, türkçedekilerde değil. Öyleyse külli bir çözüm nasıl olacak bunu ben sunmuştum. Burda işte elif, be, te yi biliyorsunuz. Osmanlıcada işte altta üç nokta bunu bizde kullanacağız. Aynı zamanda şöyleki biz zaten merkezde bildiğimiz Gur'an arapçasını ancak Gur'an arapçasının  mütemmimi olarakta arapçanın sade kısmını değilde çağdaş arapça şu bu  şiiveler, onun yerine osmanlıcayı ikame ederek yani şu kültürümüzle bizim tebliğcilik işimiz merkeze konamayacak yoksa. Bu bağlamda osmanlının kullandığı harfleride kullanacağız. Belki orda olmayanlarıda gene buraya ekleyeceğiz. Osmanlıcayıda farsça tesirinden kurtaracağız.

Osmanlıca her ne kadar arap alfabesini kullansada aynı zamanda fars alfabesinide kullanıyor vede yalın tarzı farsidir. Yani harekeler, sesliler harfle ifade ediliyor ve hareke kullanılmıyor. Çağdaş arapçadada hareke kullanılmıyor. Buda ayrı bir sıkıntı zaten ama biz hareke kullanacağız. Türkçeden veya herhangi bir dilden sesli harflerin çıkartılması demek o dilin zorlaştırılması demektir. Bu çağda bu, bu kadar olamaz olmamalı. Bu bağlamda biz hareke kullanacağız. Mesela ğayın (غ ) türkçeye g diye geçmiş peki o zaman yumuşak ğ'yi nasıl ifade edeceğiz? O yüzden olduğu gibi kalmalıdır. İngilizcede bazen sesli harflerde yok, sessiz harflerde yok ama dünya dili olmuş. Diyoruzki dünya dili olabilmek için aslında herşeye bir cevap verebilmemiz gerekir Ve biz bu dili öyle bir geliştirmeliyizki hem Gur'an merkezli olsun hemde her kültüre bir kapı aralasın. Onlarda orda kendini ifade edebilsinler. Ancak merkeze konulduğu zaman bir anadil ve bir küresel dil olabilir. Bunu sağlayabilirsek insanlar doğrudan kendini Gur'anla irtibatlandırdığı gibi dünyayıda irtibatlandırmış olacak. Aslında dil dinin temelidir. 'Hagg dini Gur'an dili'dir.

Burda biz tabiki dil düşmanlığı yapmayacağız ama kendimize özel, umumi küresel bir dil geliştirmemiz belki bir tanede ara yabancı dil öğrenmemiz lazım. Biz türklerin hagiygaten din dili sıkıntılı, dil sıkıntısı var. Hal böyleyken böyle tek bir dil geliştiremezsek yani tek bir dille işi halledemeyen çok dille nasıl halleder? Çünkü hepsi yarım olmuş oluyor. Mesela bir türkmen olarak Türkçe öğreniyoruz, arapça öğrenmek istiyoruz en az iki dil. Peki dil yeteneği yoksa ne olacak? Diyelimki sayısal yeteneği çok yetmez çünkü dil yeteneği yok o zaman kendi rüştünü ispat edemez, kendi yeteneğini aksettiremez. Ama ana diliyle konuşan, yarışan, çalışan ingilizler amerikada tabiki öne geçer. Bu handikabı aşmamız lazım. Bir taraftan onların esiri olmamak diğer taraftanda hagiygaten tekrar tekrar türkçeyi ekle buna, arapçayı ekle buna bunlardan kurtulmamız lazım. Yoksa bu gidişatla elimizde ne din nede dünya kalır. Akıllı olmamız, işi kolaylaştırmamız lazım. Ellah cc kolaylaştırmış zaten. Ellah çok daha yeni, çok daha zor anlaşılır bir dil üretemezmi? Üretir. Kolay olsun diye konuşulan dili tercih etmiş. Burda ana mantık kolaylaştırmak. O bağlamda bizde bunu mümkün mertebe açalım. Kolaylaştırmaya ve umumileştirmeye dönük ne tür katkı sunabilirsek burada zaten açık olan kapıyı kapatmaya çalışanlara karşı biz açalım. O açıdan o ve ö sesininde olması lazımdır. Tabiki harekelerde olacak. Harekeler olmadan yanlış, muhtelif okumalar oluyor.  Zaten gelişmiş olan yüzünden okuma, ezberci mantığıylamı uğraşacağız? Halbuki onlarla hiç zahmet çekmeden hemen anlayıp birşeyler üretecek şekilde çaba göstermemiz lazım. Kendi elimizle kendi ayağımıza kurşun sıkamayız. Bu açıdan bunu kesinlikle kolaylaştırmamız lazım.

Birde şöyle bir durum varki, Gur'an mantığında en önemli kelime en başta olup önemsize doğru sıralanmaktadır. Kürtçe ve ingilizcedede bu böyledir. En önemlisi ilk akla geldiğinden bu düşünce sistematiğine gayet uygundur. Önemliden önemsize doğru sıralandığında bazen en önemsizi atılabilir. Unutulma durumunda hatırlandığında ekleme yapılabilir. Ama türkçede tam tersi yani bu dil ile Gur'andan uzaklaştırmak adına sadece harfler değiştirilmekle kalınmamış aynı zamanda cümlenin yapısıda değiştirilmiştir. Eskisine levrik denirken yenisine devrik denmiştir. Devrikleştirilmiş yani en önemli kelime en sona konmuştur. İlk akla gelen en önemlinin en sona konması anlamayı zorlaştırmakla birlikte hem düşünürken hemde konuşurken vakit ve güç kaybına neden olmaktadır. Şöyleki bir cümlede en önemlinin ve ilk akılda tutulanın  en sona konması baştakileri tekrar okumak, akılda tutmak en sondaki en önemliye uyarlamak veya okumaya cümlenin sonundan başlamak gibi anlaşılması güç bir durum ortaya koyar. Üstelik diyelimki bir cümle kurduk ve yeni birşeyler ekleme gereği duyduk ve onu en başa eklemek gerekeceğinden ne oldu en baştaki en önemli olan boşa gitti buda ya sil baştan yeni bir cümle kurmayı veya yeni bir ek cümle kurmayı gerektirecektir. Bu düşünce yapısına tamamen aykırıdır. Halbuki akla geldiği anda kullanmaya başlayıp vede akla geldikçe devam edilmesi en kolay olanıdır. Arapçada da bu böyledir. En önemli kelime ilk başa konur ve devamı gelir. Bu kolay olan sistemdir.

Türkçedeki tam tersi olduğundan zor gelmektedir. Dolayısıyla biz türkler diğer yabancı dilleri öğrenmekte zorlanıyoruz. Bunları aşmamız gerekmektedir. Yani nihayetinde türkçenin şu anki tarzı aşılmaz ve vazgeçilmez birşey değildir. Biz türkçeden değil alfabesinin türkçe olmamasından dolayı alfabesinden vazgeçmeliyiz. Rakamlara gelince onluk sistem dediğimiz zaten dünyanın kullandığı rakamlar araptır. İngilizlerinde aslı astarı roma rakamlarıdır ki o da kullanıma çok uygun değildir. Arap rakamları kullanılır. Harflerde öyle yapılmalıdır. Biz zaten  Türkçenin değil harflerin değiştirilmesinden yanayız. Osmanlıda öyle yapmıştır. Belki biz türkiyede yaşayanlar olarak türkçeyi daha çok kullanacağız veya Gur'ana ilave olacak alanlarda onu izah ederken bilmediğimiz kelimelerde veya Gur'anda geçmeyen kelimelerde gene türkçe kelimeleri kullanacağız ancak şu anki tarzıyla değil.


HURUF (HARFLER)

  Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Yaklaştırınız, uzaklaştırmayınız. Bir defa biz çağdaş arapçaya maruz bırakılarak sürekli problem veya bulmaca çözmek durumunda bırakılıyoruz. La. Onun yerine bilinen şeylerin olduğu gibi kalması taraftarıyız.O yüzden böyle bir durumda fantazi veya sanat yapmayalım,sanat sanat içindir mantığı izlemeyelim.O hag,halk içindir bu mantıkla gidelim. İşte  Gur'anda bu çok güzel bir şekilde işletilmiş. Noktalar konmuş,harekeler konmuş. Türkçeye geçişte sesli harfleri çıkaracağız ama özellikle ingilizceyle bunu hiç okuyamayız. Türkçede gene arapçadan esinlenerek biraz daha kat'i kurallar işletiliyor. Bu açıdan harekelerin muhaggag konulması gerekiyor. Büyük bir kolaylık olması açısından bir harf klavyesi geliştirilse ilerde mesela ortasında  harf olacak şekilde üstüne basıldığı zaman fetha( _َ  )ile beraber,sola doğru basıldığı zaman damme ( _ُ )ile beraber,alta basıldığı zaman kesre( -ِ )ile beraber,sağa basıldığı zaman sin(ْ )ile beraber yazılır dolayısıyla bir tuş ile iki harf verilmiş olunuyor. Aslında bir harf,bir harekeye basarak biz ne türkçede ne ingilizcede iki harfi birden veremeyiz. Hatta bu şekilde bunu dahada hızlandırıp bir tuşla iki harf yazmış oluyoruz.

Bununla beraber daha başka kolaylıklarda var. Mesela arapçada cezime( ْ  ) gerek yok. Bir harfin üstünde hareke yoksa o zaten sükundur. Hareke olarak damme( ُ ), fetha( َ  ),kesre ( ِ  ) koyarız ancak cezime gerek yoktur. Ben burda cezimi sadece lüzumsuzluktan kurtarmadım onu gerekli bir şekilde değerlendirdim. Bilindiği üzere türkçede ve kürtçede o ve ö sesi var. Bu cezim harflerin üzerine konduğu zaman aynı harekelerde olduğu gibi ince harflerde ö, kalın harflerde o sesini vermesini, harfini göstermesini sağladım. Sonuç olarak arapçadaki bir işareti lüzumsuzluktan kurtarıp iptal ederek dahada kolaylaşmasını sağladım. Bu şekilde o ve ö sesinide doğal bir şekilde elde etmiş oluyoruz. Çünkü sesler arapçada ince veya kalın harfler olarak var. Bu yüzden arapçada sessiz harfler üzerinden ince veya kalın olarak gidiyor. Türkçede ise  sesliler üzerinden ince veya kalın e veya a, i veya ı şeklinde gidiyor. Arapçadaki sessiz harfler kalınsa ona göre üstüne veya altına gelen hareke kalın ses üretiyor. Eğer harf ince ise ince ses üretiyor. Birde türkçede olmayan bir durum varki oda mesela Gur'an (قُرآن) derken o ra yı gafa birleştirip  vede o elifi ayırmak , e ( آ ) sesini vermek latini Türkçede mümkün değildir. Direk olarak Guran denir veya kesme işareti ( ' ) konur. Halbuki arapçada bir hareke birde sesli harf vardır. ا ve ع. Elif ince sesli harf, ayn ise kalın sesli harftir. İnce veya kalın sesli harf kullanıldığı durumlarda bir önceki sesle birleşmez ayrı yazılır. Türkçede bunun karşılığı yoktur. Yani arapçada hem sesli harf vardır hemde hareke vardır. İnce harfleri kalınlaştırmada harekeler üzerinden değilde harfler üzerinden gidiliyor.

Burda yeni takdikler uygulayarak harfleri tasnif ettim. Çok ince harfler çok kalın harfler, ince harfler kalın harfler var ve bunları kıyasladığımız zaman ince ise ince kalın ise kalın olarak kullanılır. Ama incesi olupta kalını olmayan, kalını olupta incesi olmayan harfler vardır. Bunlar ise arapça dışındaki dillerde önemlidir. Diyelimki ba üreteceğiz be değilde. Çünkü be nin üstüne fetha gelirse be sesi verir. Peki ba sesini nasıl veririz? Şimdi osmanlı zaten hareke kullanmamış harf üzerinden yürütmüş o bize karışıklıklar getiriyor. Hareke olmadığı için o harf be harfimi, o harften önceki hareke hangisi vs. veya sükunmu bütün bunlarda ciddi sıkıntı osmanlıcadada var farsçadada. Dolayısıyla arapçada takviyelik daha üst seviyede. Onun için biz arapçayı baz alıyoruz. İncesi olupta kalını olmayan harfleri kalınlaştırmak için yine arapçada olanı kullanıyoruz. Mesela be yi ba yapmak için gene hem arapça hemde osmanlıcadan istifade ediyoruz. Şimdi bu şöyle ki, ba arapçada با diye kalınlaştırarak biraz daha a sesine yakın, medd, harf olarak. Osmanlı bunu  ا tamamen a sesi için kullanmış bende a sesi için kullanıyorum. Be ile ba yı ayırıyoruz bu şekilde. Eğer ba (با) olursa ve arapça bir kelimeyse çekiyor. Arapça değilse o zaman ba sesi veriyor be değilde. Mesela bü  بُ .   Bu yapmak için(بو‎) böyle birşey geliştirdim.بِ   bi, kalınlaştırmak için بی  bı.  بْ    bö. Bo بە   . Dolayısıyla inceyi kalınlaştırıyor.  ا و ی ە Arapçada medd diğerlerinde kalınlaştırma işlevi görür.

Bütün kurallar bunlar ve hepsi bu %100 herşeyi karşılıyor. Artık ince kalın, şu bu hiçbirşey kalmıyor hepsi çözüme kavuşmuş oluyor. Ne farsçada ne osmanlıcada ne arapçada şöylemi okuyalım, böylemi okuyalım şu bu vs. hepsini bertaraf ediyor. Bundan sonra o aileye katılacak olan dillerdede belki hiç olmayan sesler olabilir. Mesela boşnakçada burda hiç olmayan bir ses var o zaman en yakın sesi kullanırız. Orda karşılanmıyorsa gene aynı takdikle bir harf üretilir.

O zaman herkese hitab eden herkesin yazıp çizdiği bir dil ortaya çıkar diye düşünüyorum. Dildeki ana felsefemiz bu. Gur'ani, baş merkez kavramlar olduğu gibi kalacak. Kavramların eğer Gur'anda bir karşılığı varsa şu anda %70 ini biliyoruz, Türkçede var onları kullanacağız. Kalan %30 u da yok onları da zamana bırakarak öğreneceğiz. Ama bildiğimiz kelimelerin yerine başka kelime kullanmayacağız. Olmayan kelimeler yerine diyelimki Gur'anda yok işte yeni bir kelime bir dilde var onu kullanırız ve o dilde ne anlama geliyorsa öyle. Türkçede şu anlama o anlamda, kürtçede şu anlama o anlamda anlamlarda değişiklik yapmayacağız. Birde bazı Gur'ani kelimeler anlam değişikliğine uğratılmış. Türkçede böyle kürtçedede muhtemelen öyledir onlara karşı geleceğiz. Kendi asli anlamına dönüştüreceğiz. Bunu muhaggag yapmamız lazım. Burdaki hedefimiz birdefa Gur'ani kavramları kullanmaktır.


 

حُروف (حَرفلَر)

كەلایلاشتیرینیز, زەرلاشتیرمایینیز. یاكلاشتیرینیز, عُزاكلاشتیرمایینیز. بِر دَفا بِز چاغداش عَراپچایا ماروز بیراكیلاراك سُرَكلِ پیرەبلَم وَیا بولماجا چْزمَك دوروموندا كالییەروز. لا. ەنون یَرِنَ بِلِ نَن شَیلَرِن ەلدوغُ قِبِ كالماسی تارافتارییز. ە یُزدَن بْیلَ بِر دورومدا فانتازِ وَیا سانات یاپمایالیم.سانات سانات اِچِندِر مانتیغِ اِزلَمَیَلِم. ە حَق, خَلق اِچِندِر بو مانتیكلا قیدَلِم. اِشتَ قُرآندا بو چەك قو‎زَل بِر شَكِلدَ اِشلَتِلمِشتِر. نەكتالار كەنموش, هارَكَلَر كەنموشتور. تُركچَیَ قاچِشتَ سَسلِ حَرفلَرِ چیكاراجاغِز اَمما اْزَللِكلَ اِنقِلِزجَیلَ بونو هِچ ەكویاماییز. تُركچَدَ قانَ عَراپچادان اَسِنلَنَرَك بِراز داها قَطعِ كوراللار اِشلَتِلِیەر. بو عَچیدان هارَكَلَرِن موحَققَك كەنماسی قارَكِیەر. بُیُك بِر كەلایلیك ەلماسی عَچیسیندان بِر حَرف كیلاویَسِ قالِشتِرِلمَلِدِر. مَسَلا ەرتاسیندا و ﻫ ی ەلاجاك شَكِلدَ, اُستُنَ باسیلدیغِ زامان فَتها( _َ ) اِلَ بَرابَر, سەلا دەغرو‎ باسیلدیغِ زامان داممَ( _ُ ) اِلَ بَرابَر, عَلتا باسیلدیغِ زامان كَسرَ( -ِ ) اِلَ بَرابَر, ساغَ باسیلدیغِ زامان س اِلَ بَرابَر یازیلیر. دەلاییسییلا بِر تو‎ش اِلَ اِكِ حَرف و‎َرِلمِش ەلو‎نو‎یەر. عَسلیندا بِر حَرف, بِر هارَكَیَ باساراك بِز نَ تُركچَدَ نَدَ اِنقیلِزجَدَ اِكِ حَرفِ بِردَن و‎َرَمَیِز. خَتتا بو‎ شَكِلدَ بو‎نو‎ داهادا هیزلاندیریپ بِر تو‎شلا اِكِ حَرف یازمیش ەلو‎یەرو‎ز.

بونونلا بَرابَر داها باشكا كەلایلیكلاردا وار. مَسَلا عَراپچادا جَزِمَ ( _ْ ) قارَك یەك. بِر حَرفِن اُستُندَ هارَكَ یەكسا ە زاتَن سُكوندور. هارَكَ ەلاراك داممَ ( _ُ ), فَتها ( _َ ), كَسرَ ( -ِ ) كەیاریز, عَنجاك جَزِمَ قَرَك یەكتور. بَن بوردا جَزِمِ سادَجَ لُزومسوزلوكتان كورتارمادیم ەنو قارَكلِ بِر شَكِلدَ دَغارلَندِردِم. بِلِندِغی اُزَرَ تُركچَدَ وَ كُرتچَدَ ە وَ اْ سَسِ وار بو جَزِم حَرفلَرِن اُزَرِنَ كەندوغُ زامان عَینی هارَكَلَردَ ەلدوغُ قِبِ اِنجَ حَرفلَردَ اْ, كالین حَرفلَردَ ە سَسِنِ وَرمَسِنِ, هارفِنِ قْستَرمَسِنِ ساغلادیم. سەنوچ ەلاراك عَراپچاداكِ بِر اِشارَتِ لُزومسوزلوكتان كورتاریپ اِپتال اَدَرَك داهادا كەلایلاشماسینی ساغلادیم. بو شَكِلدَ ە وَ اْ سَسِنِدَ دەغَل بِر شَكِلدَ اَلدَ اَتمِش ەلویەروز. چُنكُ سَسلَر عَراپچادا اِنجَ وَیا كالین حَرفلَر ەلاراك وار. بو یُزدَن عَراپچادا سَسسِز حَرفلَر اُزَرِندَن اِنجَ وَیا كالین ەلاراك قیدِیەر. تُركچَدَ اِسَ سَسلِلَر اُزَرِندَن اِنجَ وَیا كالین, اَ وَیا عَ, اِ وَیا عِ شَكلِندَ قِدِیەر. عَراپچاداكِ سَسسِز حَرفلَر كالینسا ەنا قْرَ اُستُنَ وَیا عَلتینا قَلَن هارَكَ كالین سَس اُرَتِیەر. اَغار حَرف اِنجَ اِسَ اِنجَ سَس اُرَتِیەر. بِردَ تُركچَدَ ەلمایان بِر دوروم واركِ ەدا مَسَلا قُرآن دَركَن ە را یی قَفا بِرلَشتِرِپ وَدَ ە اَلِفِ عَییرماك, آ سَسِنِ وَرمَك تُركچَدَ مُمكُن دَغِلدِر. دِرَك ەلاراك قُران دَنِر وَیا كَسمَ ( ` ) اِشارَتِ كەنور. حَلبوكِ عَراپچادا بِر هارَكَ بِردَ سَسلِ حَرف واردیر. ا وَ ع. اَلِف اِنجَ سَسلِ حَرف, عَیین اِسَ كالین سَسلِ حَرفتِر. اِنجَ وَیا كالین سَسلِ حَرف كوللانیلدیغِ دوروملاردا بِر اْنجَكِ سَسلَ بِرلَشمَز عَیری یازیلیر. تُركچَدَ بونون كارشیلیغِ یەكتور. یانِ عَراپچادا هَم سَسلِ حَرف واردیر هَمدَ هارَكَ واردیر. اِنجَ حَرفلَرِ كالینلاشتیرمادا هارَكَلَر اُزَرِندَن دَغیلدَ حَرفلَر اُزَرِندَن قِدِلِیەر.


RABBca  klavye



راببجا تَقدِیم

كِتاپ ەكوركَن ەنودا عُسولُنَ قْرَ ەكوماك قَرَكمَكتَدِر. اِلكَ اَدِنِلَن ەكومالارین  شو عَنكِ زامانیمیزا دَنق دُشَن ەكومالاردان ەلوشماسی قَرَكمَكتَدِر. یانِ مَككِی سورَلَردَن نُزولِ سیرایا قْرَ, مَرهالَلِ ەكومالاردان اِلكَلَرِمِزِ شَكِللَندِرمَمِز لازیمدیر. اَغَر بونو بو شَكِلدَ یاپمازساك نَ ەلور؟ بَلكِ اِلَرِنِن اِلكَسِنِ بو قُنَ چَكمِش ەلوروز وَیا تام تَرسِنَ ە مَركَزلِ یاپمادیغِمیز زامان بَلكِ بو قُنُن اِلكَسِ ەلان شَیلَرِ عَتلامیشتا ەلابِلِرِز. بو قِبِ هَر تُرلُ مُداهالَلَر یانِ یَنِ بِر شَی كەیویەرسان ە باشكاسینین یَرِنِ اِپتال اَدَرَك ەلور. یانِ بَنِم یَرِمَ باشكاسینی ەتورتویەرسان بَنِ كالدیرمیش, هُكُمسُز كیلمیش ەلمان دَمَكتِر. یانِ سَن اِلَرِنِن اِلكَسِنِ بو قُنَ چَكِیەرسان ە قُنُن اِلكَسِنِ اِپتال اَدِیەرسون دَمَكتِر. یانِ اِكِ تُرلُ سیكینتی واردیر. ە عَچیدان اِلكَلَرِمِزِ, اِیتِكادیمیزی, اِیمانیمیزی شَكِللَندِرِركَن بو دَفا تَدرِیجِ, مَرهالَلِ, نُزولِ ەكومایی باز عَلاراك, تَمَل ەلاراك ەكوما یاپمامیز لازیمدیر.

هَرشَیِن تَمَلِ بوردا اِسلامِ اِلِملَر دِیَدَ كاسدَتتِغِمِز زامان تَمَل ەلاراك بَللِ باشلی اِلِملَر واردیر. اِیمان اِلمِ, تَوحِد, اِعتِقَد, عَكااِد سەنرا فِقِە, تَفسِر, عُسول, هادِس, سِیَر دِیَ قِدَر. بونلارین اَن تَمَللِسِ بِزَ دْنُك ەلان اِیمان وَ اِسلامدیر. اِسلامدا اِحسان وَ سااِر دِیَ قِدَر. بِز شو عَن عَسلییلا, اْنَملِ ەلانلارلا اِلقِلِیِز. اِسلامیندا اِیمان اِلَ اِلقِلِ ەلان عَمَللَرلَ اِلقِلِیِز. دەلاییسییلا اِسلامِی اِلِملَرِندَ ە بەیوتونو عَلمامیز لازیم. بِردَ آلَة اِلمِ, عَراپچا دِیَ قَچَر. اِسلام عالِملَرِ عَراپچایی سولار سَللَر قِبِ بِلِرلَر, بِلمَك زەروندادیرلار. عَنجاك بِز ە كادار بِلَمَسَكتَ كَندِ اِشِمِزِ قْرَجَك كادار بِلمَمِز لازیمدیر. كُللِی عَراپچایی بِلمِیەرساك بِلَ ە اِعتِقادیمیزی, ە اْنجَلِكلِ صالِح عَمَللَرِمِزِ, عَنلایاجاك, بِلَجَك كادار بِر عَراپچا بِلمَمِز لازیمدیر. بونودا بِز قُرآن عَراپچاسییلا دَنقلَشتِرِیەروز, یانِ هَپسِنِ بِلَمَیِز. مَسَلا تیپ ەكویان بِرِسِ اِچِن بِلَ تیپبِی اِنقِلِزجَ وار. بَلكِ اِنقِلِزجَیِ تامامَن بِلَمَزسِن اَمما تیپبِیسِنِ بِلمَك زەرونداسیندیر. اَغَر شو عَندا بُتُن هِزمَتلَر وَیا بِلقِلَر ە شَكِلدَ نَشرَدِلِیەرسا اْیلَ ەلمالیدیر. پَكِ بو دِندَ بو شَكِلدَ نَشرَدِلِیەر. ە زامان عَراپچانین هَپسِنِ دَغِلسَ بِلَ ە قِسمینی بِلمَمِز لازیمدیر. نَ یازیككِ نِجَ اِنسانلار عَراپچا ەكودو ەكودو فَقَط قَنَ عَماچ عُنوتولدو عَراچتا كالدیلار. ەنادا عَسلا مَیلَتمَیَلِم. بیراكین اِسلیمین داوَتچِسِ ەلمایی اِسلامی دەغرو دُرُست عَنلاماك اِستَیَن بِرِسِ بو كادار عَراپچایی بِلمَك زەروندادیر. زاتَن اِسلام اِلمِیلَ عَلاكالی بو قَنَل عَراپچا اِلمِ شارت كەشولموشتور. بوراداكِ اِسلامِ كوللاندیغِمیز كاوراملاری عَسلِی اِلَ اْغرَنمَمِز بِزِم اّچِن داها بِر هَم كالیجی كیلیناجاك, هَم داها ساهِجِ, حَسبِی ەلاجاك وَ موهتَلِف تَحرِیفات وَ تَغرِیباتا مَحَل بیراكمایاجاكتیر.

بِر تارافتان بو بِر مانتیكلی چْزُملَمَدِر, بِر تارافتاندا قَچمِشتَكِ اُممَتِن نَسلِنِن ەلایا ناسیل باكتیغِیلا عَلاكالی ەرداندا دَرس چیكارتیلماسی قَرَكَن بِر دورومدور. ەنلاردا سەنوچ اِیتِباری اِلَ بەش اِنسانلار دَغِللَردِر. بَلكِ بازی كەنولار ە قُن اِچِن نەرمال قَلِركَن بو قُن اِچِن عَبارتیلی قَلَبِلِر. بوقُن داها باشكا كەنولار اْنَ چیكتیغِندان اِیمان زاییفلامیش دورومدادیر. ە قُن كورولو بِر دُزَن واردی ە قِتتِ. بُتُن بو عَچیدان بازی دَغِشِملَر سْز كەنوسو عَنجاك ەرداكِ تَمَللَندِرمَلَردَن وازقَچَمَیِز. بودا اِشتَ قُرآن عَراپچاسی هَم قَچمِشتَن دَلِللَندِرمَ هَمدَ مانتیكِ وَ تَجرَبَ چیكاریملارلا بْیلَدِر. اَمما زاتَن یان دَلِل ەلاجاكتیر بونلار عَسلِی دَلِلِمِز. اِقرا بِسمِ راببِك. قُرآن عَراپچاسی, قُرآنِ عَراپچا, قُرآن دِلِ, لِسانی قُرآن وَیا راببجانوَسااِر. ەنلارین مانتیغِنی اِیزاح اَتمَدَن اْنجَ هارفلَر اِلَ باشلایالیم. شِمدِ اَللاهین كوللاندیغِ كَلِمَلَرِ بِز دَغِشتِرَبِلِرمِیِز, دَغِشتِرَمَیِز. یانِ اَللاە عَراپچایی كوللانمیش عَنجاك ە كوللانمیش. ە هارفلَردَن ٥ُنِ كَلِمَلَر, یَنِ كاوراملار اُرَتمِش, عَراپچا كوللانیلمیش. اْیلَیسَ اَللاهین كوللاندیغِ بو عَراپچایی دەلاییسییلا بِز دَغِشتِرَمَیِز. ەنو عَینَن كابول
اَتمَك زەرونداییز. ەنون اِچِن قُرآن عَراپچاسی دِیەروز.



بِسمِ راببِی

Gur'anı Kerimde de belirtildiği gibi Bismi Rabbii herşey Rabbin ismiyle olmalıdır. Arapçada olmayıp diğer dillerde olan bazı harfleri oluşturmak için bazı eklemeler ve değerlendirmeler yapıyoruz. Tek noktalı olan b(ب) harfini iki noktalı yaparak p harfine, tek noktalı olan c(ج)harfini iki noktalı yaparak ç harfine, tek noktalı olan z( ز) harfini iki noktalı yaparak j harfine dönüştürüyoruz. Osmanlıcaya ilave olarak bunları hem Gur'anı anlamak  hemde şu anda kullandığımız türkçeyide kullanacağımız için vede bunlata ihtiyacımız olduğu için kullanıyoruz. Fazla kullanılmamakla beraber k( ك ) ke nin üstüne konan tek nokta qu yu belirtiyor. Osmanlıcaya  bu, gafın(ق ) üstünde üç nokta olarak geçmiş. Gaf(ق )ı farsiler ke (ك ) diye okuduğundan yani Gur'an yerine Kur'an olarak okunduğunda doğru olmayan tabir kullanılmış oluyor. Osmanlıca farsçanın çok tesirinde kalarak Gafı (ق) bu şekilde qü yuda üç noktalısı olarak kullanmış. Onun için biz farsçayı çok dikkate almıyoruz. Çünkü ister istemez ordan doğan Gur'an seslerinde, harflerinde değişim oluyor. Onun için biz farsçanın müdahalesini vede osmanlıcada olan farsçanın tesirini de almıyoruz. Birebir Gur'an tarzını alıyoruz.

Görüldüğü üzere mesela b ب harfinin harekesini üste koyunca be بَ , alta koyunca bi بِ , üstüne ötre koyunca bü بُ , sonuna vav koyunca bu بو‎ , sonuna yuvarlak, kapalı h koyunca bo بە , üstüne sükun koyunca bö بْ sesini veriyor. Arapçada ö sesi yok ama türkçede var. Dolayısıyla biz hem arapçayı hemde türkçeyi kullanıyoruz. Ku fazla kullanılmadığından sonuç olarak bir sesli üç sessiz toplam dört tane harfi ekleyerek hem arapça hem türkçe dolayısıylada Gur'ani,Gur'an merkezli türkçeyi elde etmiş oluyoruz. Hülasa takviyemiz bundan ibarettir. Peki yuvarlak he(ە) yi kullandık bunun Gur'andaki sükunla karışmaması için vede sukunun gerekli olmadığından dolayı sükunu kullanmıyoruz. Mesela bismi (بِسمِ) derken sin in (س) üzerinde hareke olmadığından dolayı zaten onun sakin olduğu anlaşılıyor. Bis(بِس) diye okunuyor. Sükuna gerek yok ama hareke mutlaka olmak durumunda. Şu an çağdaş arapçada hareke hiç kullanılmıyor. Onun için mesela (ب)  bunun bo بە mu, bö بْ mü , bi بِ mi , bü بُ mü olduğu anlaşılmıyor. Aynen  Gur'anda olduğu gibi hareke muhakkak konulmalıdır. Fakat lüzumsuz sükunu kullanmıyoruz onun yerine sükunu ö sesini vermede kullanıyoruz. Gur'an güç yerine sözü, kılıç yerine galemi kullanır. Kılıç adında bir sure yoktur ama nüzuli olarak Gur'anda ikinci surenin adı Galem olarak yer alır. Söz olarak Ellahın sözünden c.c daha güçlü daha doğru bir söz olabilirmi? Onun için galeme yüklenerek galem çalışması yapıyoruz. Görüldüğü gibi sadece harf olarak değil iki harfi birden hece olarak klavye veya daktilo üzerinde yazmayı oldukça kolaylaştırdık. Mesela klavyenin üzerine basarak tek dokunuşta hem b ب harfini hemde üstünü, harekeyi kullanarak, be بَ sesini vererek hece şeklinde yazmış oluyoruz. İşte bu dile Rabbca adını veriyoruz.

Gur'an da geçen Rabbii, onun bir kısmını türkçede ca, cı diye Rabbca veya Rabbcı anlamında kullanıyoruz. Rabbca diye yazmak için c (ج) harfinin üstüne hareke olarak üstün koyarsak ce (جَ) yani Rabbce( راببجَ) olur. Çünkü arapçada ce vardır ama ca yoktur. Bunu ca yapmak için، osmanlıcadan istifade ederek yani sonuna elif( ا) koyarak ca( جا) yapıyoruz. Ancak kelimelerin sonlarındaki elif estetiklik açısından ye' ye dönüşür. راببجی da olduğu gibi. Ye harfide de elif yerine geçer işte bu rabbca dır. Sadece elif olsaydı sadece rabbca (راببجا) diye okurduk. Aynı zamanda ye olduğu için Rabbcı (راببجی) diyede okunabilir. Bizim bu Rabbca dan kastımız birincisi Gur'ani arapça en merkezde ikincisi Gur'ani türkçe daha sonrada diğer dilleri ekleyebiliriz. Gur'ani kürtçe, Gur'ani farsça, Gur'ani urduca vs. bunlara topluca Gur'an dili, Gur'anca denir. Çünkü görüldüğü gibi harf Gur'ani, kelimeler Gur'ani yani Gur'anda geçen kelimeleri baz alıyoruz. Dolayısıyla %80 belki daha fazlasıyla Gur'an dili vede Gur'anda geçmeyen kelimeler içinde arapça mecburiyeti yoktur. Arap arapça, türk türkçe, kürt kürtçe dolayısıyla gavmiyetçilik yapmayıp herkesin istifadesine sunuyoruz. Herkesin Gur'an diline razı olması ve kendi %15, 20 lik kısmınıda Gur'an  tarzıyla yazabilmesini amaçlıyoruz.


TEBBE

Şu anda tebbet suresi bağlamında yürüyelim. Tebbet öbürlerine göre biraz daha zor. Nüzüli olarak Alag suresinden başladık. Bu işlediğimiz surelerde %70,80  hatta bazen hiç çevirmeye ihtiyaç duymadan tamamen türkçeden al oraya getir ve meallendirme yap. Hiç arapça bilinmiyorsa bile biz bunu yaptık. Bazı sureler biraz daha ağırlıklı olabilir. Mekki surelerin zorluğu hem kavram geçmişi var Gur'ani kavramlar nüzüli okumada bir sitil meselesi biz kavramda okumuş oluyoruz aynı zamanda bir metin analizi yapıyoruz. Sonundada bir mana tahlili yapıyoruz. Hem metin tahlili hem mana tahlili ve külli bir okuma yapıyoruz. Bir taraftan Rabbca derken burda Rabbin bizimle konuştuğu dil anlamında. Biraz idolik biraz ironik sarsıntılar çıkıyor. Bazen şöyle yanlış anlaşılabilir. Rabb haşa bu dille mukayyet değil. O ancak bizimle öyle konuştu. Dolayısıyla bizimle bir vatandaş hangi dille konuşuyorsa biz onun konuştuğu dille o dile çeviririz. İngilizce çince vs. Rabb bizimle böyle konuştu başkada konuşmadı yani. Dolayısıyla biz Rabbi böyle biliyoruz. Ama O bundan ibaret değil. Ona muhtaç değil. Bu bizim tanımımız. Hem bir dil olarak hemde Rabbca derken bir duruş olarak, Rabbani bir duruş, Rabbani bir elçiliyet anlamında onu kasdediyoruz. Dolayısıyla yoksa Gur'an dili bizim içinde uygundur veya Gur'ani arapça ama tam karşılamıyor. Çünkü biz burda sadece Gur'ani arapçayla yetinmiyoruz aynı zamanda gavmin dilinide kattığımız için daha bir geniş olması lazımbo bağlamda Rabbimiz bize gavmin diliyle konuştuğu için Rabblerinin diliyle o biraz daha anlam olarak ifade ettiğini düşündük.

Evet burda şöyle diyoruz Tebbet burda dediğim gibi biraz bu sizi aldatmasın bu sureyi işliyoruz ama burda biraz daha türkçede kullanılan kelimeler daha zayıf az olmakla beraber genede %50 ye yakın gene var. Şimdi tebbe bu türkçede olmayan bir kelime belki var biz bilmiyoruz. Bazen ses çağrışımıda yapıyoruz ama şu anda aklıma gelmediği için diyorum tebbe kurusun,kurudu demek. Türkçede olan kelimelerş zaten aynen yazıyoruz. Latinilerden artık vaz geçiyoruz yavaş yavaş çünkü yazarkende konuşurkende artık Gur'ani kelimeleri kavramları tedrşci olarak kullanmaya geçeceğiz. Mesela gurusun bunu başka türlü okuyamayız birebir örtüşen okumasıyla. Bu yavaş yavaş ne oluyor yazarkende Gur'ana bizi bir şekilde ulaştırıyor, bütünleştiriyor. Gramerdede tebbe mesela bunu sen gurudun veya kurusun deseydik ne diyecektik ama mazi anlamda tebette veya tebte olurmu? Muttasılda tebette sen kurudun bu te sen anlamında hangi fiilin sonuna gelse o anlamı verir. Te yi gördüğünüz zaman sen. Birazda mantıki çıkarımlar yapıyoruz. Gramerlere yoğunlaşmıyoruz, çekimleri ezberlemiyoruz. Diyoruzki mesela bu te fiilin sonundaysa mazi, aynı te başındaysa muzari ve sen anlamında ve o fiilin failidir. Peki sondaki te dişilik te sidir. Burdaki sükunla bitmiş bu te şu ة dir. Müennes kelimelere ilave edilen te dir. Fiillerde te ت böyle olur. O te ile bu te yi karıştırmayalım.







Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol