RABBİİ
Rabbii Haber

Modern yaşam

“Modern Yaşam” kulağa ne kadarda tılsımlı geliyor bu kelime değil mi ? Modern Yaşam. Çok müspet bir şey gibi ama değil. Artık kavramlar içinin doldurulduğu gibi, veya ilk anda akla geldiği anlama gelmiyor. Örneğin; ilerici denilen şey aslında gericiliği, gericilik diye gösterilen şey ise ilericiliği temsil edebiliyor.

Hep güzel şeyleri, yeni ve yenilikçi şeyleri temsil ettiğini düşündüğümüz ve çağdaş bir kavram sandığımız modern kelimesi her ne kadar zannettiğimiz gibi modern olmasa da, her çağın insanı kendini bu kavram içinde görebiliyor.

Her dönemde; her dönemi kendi içinde barındıran ancak kendi içinde geçmişi ile bağ kuramayan, kurmak istemeyen veya kurması istenmeyen bir toplum mutlaka olmuştur. Yani kendini yenilikçi zanneden, veya olası çağın değişimlerini ve gelişmelerini herhangi bir süzgeçten geçirmeden ona sarılan ve onu sahiplenen modern ! insan tarihte olmadığı kadar modern durumda.

Genel olarak bir dönemi ve o dönemin içindeki tüm değer yargılarını barındıran bir yanı olduğu için o dönemin insanı yaşadığı zamanın modern insanı olur ve o dönemin değer yargılarını üzerinde taşır. İşte tamda buradan hareket ederek şu sorgulamayı yaptığımızda, yani yaşadığımız döneme ait tüm değer yargılarını geçmiş ile karşılaştırma sorgulaması yaptığımızda şu sonuca rahatlıkla varıyoruz ki., hiç bir döneme ait değer yargılar toplamı bu kadar değersiz olmamıştı…

Bu değersizlikler toplamının oluşturduğu modern insan, herşeyi tüketmek üzerine kurduğu yaşam modelinde kendi çağına ne sunabiliyor ?  hiç bir şey. Çünkü tüm hesap kitap; almak-tüketmek-yok etmek üzerine kurulu.  Her şeyi sadece kendi nefsinin tatmini için var eden, varlığını buna adayan, ister mikro ister makro düzeyde olsun, kendinden veya kendisi gibi olmayandan başka hiç kimseyi dert etmeyen bir yaşam tarzı ile din arasında bir bağ oluşması nasıl beklenebilir değil mi ?

Günümüz insanı tüm benliğini  bu hayat tarzına  kaptırmış ve bu arada araya DİN sıkıştırmak istiyor. Yani dinden vazgeçmek istemiyor ama modern yaşamın lüks ve şatafat içindeki tatmin merkezli hayatından da kendini alamıyor. İşte bu ikilem arasında modern hayat kişiyi dinden uzaklaştırma adına sürekli birşeyler üretiyor, ta ki kişi kendi başına kalmasın, tefekkür kurmasın, kendini, yaşadığı toplumu ve onun din algısını sorgulamasın.

Çünkü eğer böyle bir sorgulama yapılırsa, modern yaşam cazibesini kaybedebilir. Kişi fıtratı gereği ahireti ve onun gerektirdiği yaşam modelini örnekleyebilir ve bunun aksinde olan tüm üretim ve tüketim araçlarını reddedebilir.

Modernizm’in en büyük korkusu toplumun gelenekselleşmesi ve kendini var eden değerlere sarılmasıdır. Bu durumun aslında fıtri birşey olduğunu bilen modern akıl, kendisi ile çelişmeyen ve kendisini reddetmeyen geleneği sever ve onun yeşermesini sağlar. Böylelikle hem kendi varlığını sürdürür, hemde insanlardaki duygusal açlığın tatmin edilmesini sağlar.

Bu açıdan baktığımızda modern zihniyet din ile bağ kuran kişilerin gelenek yani Resulullah’ın sünneti ile bağ kurmak isteyen kişilere temel sorgulamalar yaptırmaktan ziyade, onun gündelik hayatta kullandığı eşyaları kullanmasını sağlar. Örneğin kişi; hem misvak kullanır, takke giyer, cübbe ve güzel koku kullanarak gelenek ile arasında bir bağ kurmaya çalışır. Modern kafanın istediği de tam olarak budur. Hz. Peygamber gibi yemek yiyen, oturan, kalkan, uyuyan  ama kendilerinin istediği gibi düşünen, yaşayan ve tüketen bir toplum oluşturmak.

Kendi varlığını kendisini sorgulayan bir düşünce veya yaşam modeline teslim edemez modern yaşam. Modern yaşam dini sevmez, dindarlığı sevmez, hele İslam hukuku modern yaşamın en fazla düşman olduğu şeydir.

İslam hukuku senin her sene 1 ay oruç tutmanı ve tüketime ara vermeni ister. Modern yaşam; her an bitmeyen bir arsızlıkla tüketmeni ister. İslami yaşam, ancak Allah’ın izin verdiği alanlarda çalışmanı, onun izin verdiği şekilde kazanmanı ve kazandıklarını da yine Allah’ın izin verdiği şekilde harcamanı ister ama Modern Yaşam; hiç bir gücün kendisini yönlendirmesini, çekip çevirmesini istemez.

İslam hukuku için çok önemi hayat-memat meselesi olan kavramlar vardır. İNFAK-TAKVA-CİHAD-SADAKA-RABB-İLAH…

Modern kafa bunların varlığından rahatsız olur, kişinin, kazandığı servetin bir kısmını karşılık beklemeden ve hiç tanımadığı insanlara vermesinin yani İNFAK’ın yani ZEKAT’ın modern literatürde bir karşılığı yoktur. Kendisi ile aynı Rabbe iman etmiş bir kişinin ihtiyaçlarını gidermek olsa olsa geleneğin kendisini esir almış insanların gerici alışkanlıklarıdır ancak. Modern yaşam böyle bir şeydir ve onun kendisi için düşman olarak gördüğü tek şey İSLAM’dır. Çünkü Din olarak sadece İslam’ı görür. Zira İslam’dan başka hiç bir inanç biçimi varlığı sorgulamaz. Bir nevi elini sıcak sudan soğuk suya koymaz.

Modern yaşam kendisinden başka hiç bir hücceti, delili kabul etmez. Onun doğruları kendine aittir ve ona karşı delil olarak ne getirirseniz getirin kendini sorgulamaya almaz. Kendisini reddeden ve yalnızca bir olan ALLAH’a iman etmelerini isteyen tüm peygamberler için o dönemin modern insanları hep aynı bahaneyi sürmüşlerdir “

“İçlerinden kimi de vardır seni Kur’an okurken dinler fakat biz onların kalplerine onu zevkiyle anlamalarına mani’ kabuklar geçirmişizdir, kulaklarında da bir ağırlık vardır, her mu’cizeyi görseler de iman etmezler.” (En-am, 25)

(“Firavun:) “Andolsun ki benden başka bir ilâh edinirsen, kesinlikle seni zindana atılanlar arasına koyarım.” dedi.  (Musa:) “Sana apaçık bir şey (bir delil) getirsem de mi?” dedi.”  (Şuara, 29-30)

Bizim bu anlamda Kuran’ı kerim’de delil olarak sunabileceğimiz çok miktarda ayeti mevcuttur. Çünkü tüm zamanlarda Allah (cc) tarafından gönderilen tüm resuller toplumlara kendi ürettikleri din anlayışlarını vahiy merkezli bir süzgeçten geçirmeyi emreder. Buna karşı duran modern insanın ürettiği tüm sahte ilahlar ile buna bağlı bahaneler ancak sihirbazların elindeki yılan gibidir.

Burada üretilen bahanenin içeriği çok da önemli değildir, zaman ve mekana göre değişiklik gösteren bu karşı duruş aslında din ile arasına bir mesafe koyma ve dinin yaşam alanlarına müdahalesini engelleme üzerine kuruludur. Modern yaşam dayatma üzerine kurduğu bu sömürü sistemini sarsacak ve hatta yıkacak olan tek anlayış biçimini yani İSLAM NİZAMI’nı kendinden ve toplumdan uzak tutmak zorundadır, bunun için modern yaşam bizi dinden uzaklaştırmak için her yolu kendine mubah kılar ve sürekli kendini yeniler.

Hayatın her alanında aktif  bir yaşam modeli olan İSLAM dini          ile Modern yaşam arasındaki bu mücadele aslında Adem (as)’den bu yana devam eden hak ile batıl mücadelesi diyebiliriz. Batıl ideolojiler Toplumları dinden uzak tutarak sahte ilahlıklarına devam etmek isterler.

Musa (as) Firavun’un sihirbazlarını Allah (cc)’ın izni ile alt ettiğinde bnun sihir olmadığını anlayan sihirbazlar ne demişti ? : “Biz Musa’nın (as) rabbine iman ettik.” Peki bunu duyan firavun ne yaptı ? Ne demişti hatırlayalım ;

“Firavun dedi ki: “Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha!…(Araf-123)

Tarih boyunca devam eden sürecin kısa özeti bu. Modern bir hayatı vardı Firavun’un. Sarayları, orduları, hazineleri vardı ve koca bir toplumu sihir ive büyü ile dinden uzaklaştırıyordu.

Ne zaman bir Musa (as) çıktı, o zamanda ne dedi ?

Benden izin almadan mı iman edeceksiniz ?

Firavun’lar sahte modernist yaşam tarzlarını dayatmaya devam edecekler, Peki; bize düşen ise bizi dinden uzaklaştıran şeylerden uzaklaşarak başlamak olmalıdır. Ne demişti Rabbi Musa(as)’ya ;

Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik. (Yunus-87)

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol